Çocuklarınıza örnek gösterebileceğiniz Türkler dizisinde her gün bir biyografi ile karşınızda olacağız. Bu biyografilerde, nispeten daha az tanınan ancak uluslararası üne sahip kişilere yer vermeyi planlıyoruz. Bu konuda önerilerinizi bekliyoruz. İçeriğimizin bugünkü dünyaca ünlü konuğu: Frumet Solitaire
1912 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Tektaş’ın babası Büyükelçi Suat Davaz’dır ve küçük Frumet’in sanat hayatı bu nedenle Roma’da başlar ve 6 yaşında müzik, 7 yaşında fotoğrafçılık okumaya başlar.
Roma’daki Fransız Akademisi Villa Medicis’te ve ardından Via Margut’taki İngiliz Akademisi’nde okudu. Bu eğitimlerde anatomiyi ön planda tutan Tektaş, portrenin yanı sıra natürmort da çalışıyor. Genç Frumet, Roma’da müzikle uğraşmayı ihmal etmez ve özellikle opera müziği üzerine çalışır.
Frumet Hanım Roma’dayken Mihri Müşfik Hanım da buradaydı ve ikili sık sık görüşüyordu. Cumhuriyet tarihimizin önemli ressamlarından Mihri Hanım’ın eserlerini yakından takip eden Frumet Hanım, ondan etkilenmiştir.
1932’de Paris’e taşınan Frumet, eğitimine ve Académie de la Grande Chaumière ve Andre Lhote atölyesinde çalışmalarına devam ediyor. Ayrıca Paris’te ressam Galip Bey ile tanışmış ve ondan etkilenmiş ve resim çalışmalarına devam etmiştir.
1938’de İstanbul’a dönen Frumet Hanım, eşi Afif Tektaş’ın yanı sıra Nadir Nadi ve Cemal Reşit Rey’in önderliğinde kurulan Filarmoni Cemiyeti’nin başına geçti. İlk sergisini 1946’da burada açtı ve aralarında Orhan Taylan’ın da bulunduğu birçok ünlü ressama ders verdi.
Frumet Hanım’ın Atatürk’le ilginç bir anısı var: Babası Suat Davaz’ı çok takdir eden Gazi, Frumet ismini çok sert ve eski bir kelime olarak tanımlıyor ve Türkçe’ye çevirerek Parla ismini genç sanatçıya yakıştırıyor. Doğal olarak, bu istek bir hatıra olarak kalır.
49 yıllık kısa ömrünün neredeyse tamamını sanatla uğraşmak ve üretmekle geçiren Frumet Hanım, gelecek nesillere ilham vermeyi başarmış bir sanatçı olarak sanat tarihimizde yerini alıyor.
Böyle bir sanat pahasına ne güzel topraklara sahip olduk! yarın görüşürüz çocuklar!
